İbrahim bin Edhem (k.s.) anlattı :
Lübân dağında pek çok evliyâullah ile görüştüm. Hepsi bana dediler ki:
“İnsanlara şu dört şeyi nasîhat et :
+ )) Çok yiyen ibâdet lezzetini hissedemez.
+ )) Çok uyuyan ömrünün bereketini göremez.
+ )) Dâima insanları razı etmek için çalışan Rabbi'nin rızasına kavuşamaz. Her iş Allah rızâsı için olmalıdır.
+ )) Mâlâyânî ve fuzûlî kelâmı (boş sözü) çok olan dînini koruyamaz. Yani çok konuşanın hatası da çok olur, bilmeden küfre düşürecek bir söz söyleyip -Allah saklasın-dinden bile çıkabilir.”
Evliyâdan bazıları “Açlık bizim sermayemizdir” demişlerdir. Yani kalbin kasvetten , katılaşmaktan kurtulması , ibâdetin lezzeti ve ledünnî ilim hep oruçla ve sabırla elde edilir , demektir.
Lâkin burada kasdedilen az yemek , vücudu zayıflatan ve ibâdetten âciz bırakan açlık değildir. Zira insanın vücudu onun bineğidir , ona yumuşak davranmak gerektir. (Hâdimî, Eyyühe’l-Veled Şerhi)
Midesi yemekle dolu olan kimsede hikmet durmaz
Zünnûn-i Mısrî Hazretleri: “Midesi yemekle dolu olan kimsede hikmet durmaz” buyurmuştur.

