Öğretmen o an cevap vermez ve bir kaç kelimeyle geçiştirir. Birkaç gün sonra, o ve genç öğrenci bir nehrin kenarında otururken, öğretmen yanına gide ve susadığını söyler ve çocuğa elinde bulunan eski, kirli bir süzgeçi uzatır ve su getirmesini ister.
Öğrenci, bunun mantıksız bir istek olduğunu bildiği için şaşırır. Ancak hocasına karşı gelemez ve süzgeci alıp bu anlamsız görevi yerine getirmeye başlar.
Her seferinde süzgeci nehre daldırıp hocasına biraz su getirmek istediğinde, daha ona doğru bir adım bile atamadan süzgeçteki su tamamen akıp gitmiştir. Defalarca denese de ne kadar hızlı koşarsa koşsun, su süzgecin deliklerinden akarak kaybolur.
Bitkin halde hocasının yanına oturur ve şöyle der : Bu süzgeçle su getiremiyorum; beni affedin hocam, bu imkansız ve görevimde başarısız oldum.
Öğretmen : Hayır! diye yanıtlar (gülümseyerek) Başarısız olmadın. Süzgece bak, Şimdi parlıyor, tertemiz, tıpkı yeni gibi. Süzgecin deliklerinden sızan su onu temizledi.
Öğretmen : Kitap okuduğunda da, sen bir süzgeç gibisin ve onlar da nehir suyu gibidir. Sayfalar arasında bulacağın fikirler, duygular, hisler, bilgi ve gerçek, onları hafızanda tutamasan bile, zihnini ve ruhunu temizleyecek, seni daha iyi ve yenilenmiş bir insan yapacak. İşte okumanın amacı budur. Der ve yanından uzaklaşır.
Okumanın amacı
Bir öğrenci hocasına şöyle bir soru sorar: “Birçok kitap okudum ve çoğunu unuttum; o halde okumanın amacı nedir?”
Ömer Palabıyık