TÜRKİYE ve DÜNYA

Sapanca ve Sapanca gölü efsanesi " Sabancı Baba "

Çok eski yıllardan bir yıl , günlerden bir gün bir gezginin yolu düşer varlıklı bir köye , öyle bir köy ki insanları çok zengin , bahçeleri verimli bir ağaç ormanı ortasında ihtişamli ziynet , buğünkü gölün olduğu yerde adeta bir cennet. Gezgin gelmiştir uzun yoldan , sunulsun ister köylülerden bir damla su , bir lokma ekmek , ama şımartmıştır bu köyü zenginlik esirgerler gezginden küçük bir ikramı , yoktur belki öyle bir niyet aslında basiret mi bağlanır bilinmez , böyle bir gayret için o anda.

Sapanca ve Sapanca gölü efsanesi

Efsane bu ya gönlü kırık ayrılır köyden gezgin rastlar az ilerde bir çiftçiye tarlasında , çiftçi sürmektedir sabanıyla toprağı bir yaz sıcağında , öküzler pek bezgin. Selamlar gezgin çiftçiyi yine de neşeli , çiftçinin ışıldar gözleri , mola fırsatıdır bir erik ağacının gölgesinde , gezginle söyleşi. Çiftçi uyur ederken gezgini yemeğine az dereden , tepeden , topraktan , meyveden bahsederler gezgin köye sözü getirir ve dalından kiraz yerken biraz. Başlar bir yandan çisentili bir yağmur , çiftçi hak verir gezgine , zenginlikten şımarmış bir köydür köyü ve ne yazık ki yozlaşmıştır gurur. Ulu bir kişidir gezgin yine de düşünmek ister iyi ama hızlanan yağmur tedirgin eder onu ve seslendirir çiftçiye içindeki sezgiyi , söyler çiftçiye , alsın öküzleri yürüsün tepelere nesi var nesi yoksa , çünkü kötü şeyler olacak gibidir hızlanan yağmurla. Bir yandan da sarsılmaktadır toprak çakmaktadır göklerde şimşek ve toprağa inmektedir hışımla yıldırımlar telaşla tepelere yol alırken çiftçi düşünmektedir bu afet de neyin nesi ? Epey bir süre çiftçi yol alır tepelere doğru göklerde şimşekler , adımlarda depremler. Vardığında en yücesine tepelerin sormak ister gezgine nedir bu afet , nedir bu evrenin gürültüsü derinden , ama ardından gelirken gezgin kaybolmuştur aniden! Tepeden son kez bakmak ister terk ettiği köyüne ; o da ne? Basmıştır sel suları mağrur köyünü hemen , yok olmuştur meyve bahçeleri ve evler tamamen.
SAPANCA BELEDİYESİ
                                                Başka bir rivayet :
Sabancı Baba Söylencesi ve Türbesi: Bir zamanlar Sapanca Gölünün yerinde, verimli topraklar, bu toprakların üzerinde de zengin, varlıklı bir kasaba varmış. Kasaba halkı zenginmiş, varlıklıymış ama gözlerini dünya malı bürümüş, bencillik ve cimrilik ruhlarını karartmış. Bir gün, Adapazarı'nın güneyindeki Erenler tepesinde oturan, gözünü dünyaya kapamış, gönlünü aşk ve sevgiyle doldurmuş erenlerden Eren Dede, bu kasabaya inmiş. Selam vermiş, selamını almamışlar, konuk olmak istemiş, kimse "buyurun" dememiş, hangi kapıyı çaldıysa yüzüne kapanmış. Bu fakir, fakat gönlü zengin dervişe bir bardak içecek su bile vermemişler. Derviş gönlü bu, bir kırıldı mı onarılmaz, onarılsa da faydası olmaz. Akşama değin yorgun-argın, aç-susuz kasabayı terk ederken, ötelerde küçük bir kulübeden sızan mum ışığına doğru yönelmiş, bir de bu kapıyı çalayım, belki bir gönül yoldaşı bulurum diye düşünmüş. Bu, kasaba halkına sapan yaparak geçimini sağlayan fakir bir sapancının iş yeriymiş. Kapıyı çalmış, az sonra sapancı güler yüzle konuğuna açmış kapıyı: “Buyurun, hoş geldin, safa geldin. Ocaktan tencereyi şimdi indirdim. Bir konuk göndermesi için Tanrı'ya niyaz ediyordum” demiş. Derviş memnun, başköşeye oturmuş. Sapancı sofrayı kurmuş, nesi var, nesi yoksa dervişin önüne getirmiş. Yemekten sonra, içi talaş dolu yatağını sermiş, konuğunu yatırmış. Sabah, erkenden kalkmışlar. Derviş, Sapancı'dan izin istemiş, Sapancı da onu karşıdaki tepelere kadar uğurlamış. Dönüşünde bir de ne görsün. Kasabanın yerinde koca bir göl var. Ne ev-bark kalmış, ne tarla-tapan. Koca göl, hepsini bir anda yutuvermiş. Kendisinden başka hayatta kimsecikler yok. Dervişin ahı tutmuş, kırılan bir gönül, bir kasabaya mal olmuş. O günden sonra, bu koca göle “Sapanca” adını vermişler.
 

Ömer PalabıyıkÖmer Palabıyık