Mevlana'ın Yedi Öğüdü
Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol.
Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.
Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol.
Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.
Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol.
Hoşgörülükte deniz gibi ol.
Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.
MEVLEVİLİK
Mevlevilik, Mevlana Celaleddin Rumi'nin öğretilerinin ve fikirlerinin esas alınarak, Mevlana'nın oğlu Sultan Veled ve torunu Ulu Arif Çelebi tarafından kurulup geliştirildiği, adap ve erkana dayalı '' Sünni İslam '' ilkelerine bağlı bir tarikattır.
Hz. Mevlana'nın öğretileri, oğlu Sultan Velid tarafından kurumsallaştırılmış, onun vefatından sonra ise Ulu Arif Çelebi ve Divane Mehmed Çelebi gibi önemli şahsiyetler tarafından geliştirilmiştir Mevlevilik; aşık, arif, alim ve kamil mürşitler vasıtasıyla uzun asırlar boyunca insanlığı güzelliğe, iyiliğe, doğruluğa, sevğiye, hoşgörüye, kısacası güzel ahlaka davet eder; bunu gerçekleştirecek mekan, düstur ve icra usullerini mükemmel bir şekilde ortaya koyar.
Çelebilik Makamı
Mevlevilikte; Hz. Mevlana soyundan gelenlere ''Çelebi '' Mevlana'yı temsil eden makama '' Çelebilik '' ve bu makama oturan Çelebiye '' Makam Çelebisi '' veya '' Çelebi Efendi '' denilmiştir. Soyu baba tarafından Hz. Mevlana'ya ulaşan için '' Zükur Çelebi '', anne tarafından ulaşan içinse '' İnas Çelebi'' ifadeleri kullanılmıştır. Bu kelime aynı zamanda asil, kibar, nazik, zarif, alim kimseler yanında ilk zamanlarda Osmanlı şehzadeleri için de kullanılmıştır.
Hz. Mevlana'nın maddi ve manevi varisi olarak kabul ve tasvip gören Çelebi efendiler, kendilerinden sonra yerlerine geçeçek kişiye Hilafet vermişlerdir. İstisnaları dışında babadan oğula geçen bu makam sahipleri tekkelere şeyh tayin etmekle birlikte, şeyh olması teklif edilen kişiye icazetname vererek tasdik makamı olmuşlardır. Daha sonraları Çelebilik makamına tayin, padişah iradesiyle gerçekleşmiş; Çelebi efendi diye tebliğ edilir olmuştur. Devlet protokolünde mühim bir mevkide bulunan ve ''Kazasker''e eş statüde değerlendirilen Çelebi Efendi'nin lakabı ''Reşadetlü''dür
MEVLANA'NIN ESERLERİ
Mevlana'nın fikirlerinin özü tasavvuftur. O gerçek bir sufi olarak sonsuz bir hoşgörü ve müsbet düşünceyle iyiliği ve yardımı amaç edinmiştir.
Mevlana'nın fikirlerinin özünde de aşk ve Allah sevgisi bulunmaktadır. Bu ulvi ve ilahi aşkla pişen Mevlana, mutlak varlığın kemalini ''İnsan-ı kamil''de bulmuş, şiirini aşkla beslemiş, musikiyi ve sema'yı aşk tezahürü için birer araç saymıştır. İslam tefekküründe yeni bir çığır açan Mevlana, ölümünden sonra da çok sevilmiş ve eserleri günümüze dahi ışık tutmuştur. Meslevi, Divan-ı kebir, Fihi Mafih, Mecalis-i Seb'a, Mektubat adlı eserleri vardır. Eserlerini devrin ilim ve edebiyat dili olan Farsça ve Arapça ile yazmış olan Mevlana'nın Türkçe ve Rumca şiirleri bulunmaktadır.
MESNEVİ
Kelime manası '' ikili, ikişer'' demek olan ve Farsça kaleme alınan eser Kur'an-ı Kerim'in tefsiri sayılabilecek niteliktedir. Yazımına 1258'de başlanan yürmi altı bin beyti aşan altı ciltlik bu büyük eser, yaklaşık on yılda tamamlanmıştır.
DİVAN-I KEBİR
Hz. Mevlana'nın çeşitli zamanlarda, özellikle Şems'in ortadan kaybolmasından sonra yazmış olduğu ilahi aşkı konu alan gazel ve rubailerinin oğlu Sultan Veled ve
Çelebi Hüsameddin tarafından bir araya getirilmesiyle oluşur
FİHİ MAFIH
Hz. Mevlana'nın çeşitli konulardaki sohbetlerinin, yakınları ve müridleri tarafından kaleme alınmasıyla meydana gelmiş Farsça bir eserdir.
MECALİS-İ SEB'A
Hz. Mevlana'nın camide vermiş olduğu yedi vaazın, oğlu Sultan Veled veya yakın arkadaşı Çelebi Hüsameddin tarafından kaydedilmesiyle meydana gelmiştir.
MEKTUBAT
Hz. Mevlana'nın Selçuklu dönemi devlet adamlarına, dostlarına ve akrabalarına yazmış olduğu dördü Arapça diğerleri Farsça 147 mektubattan oluşur.
ÜÇ KÜMBETLER, ERZURUM
20:43 - ÖMER PALABIYIK GEZİLERİ